Klasik bir insanım ben,
Klasik hikayeler severim...

Pazartesi, Temmuz 25, 2011

Güven, Güvenmek, Güvenebilmek...

"Güven" kelimesinin anlamı aslında çok acayip.
Yani böyle tamamen açıklanabilecek bir kelime değil sanki bana göre.
Bir insana neden güvenirsin?
Ya da güven nasıl kazanılır?
Bunlar acayip şeyler.
Örneğin; yıllarını geçirdiğin bir adama güvenemezken, daha yeni tanıdığın birine birden çok güvenebiliyor bir insan.
Halbuki güven zamanla kazanılan bir olgu değil midir?
Belki de değildir.
Bir insana güvenerek başlarsın belki de, sonra zamanla ya kaybedersin güvenini, ya da sağlamlaştırırsın.
Yani şöyle; "bana şunu şunu yaptığı için güveniyorum ona" demezsin, " bana şunu şunu yaptığı için güvenmiyorum ona" dersin çoğunlukla.
Yani aslında vardır çoğu zaman güven en başta.
Bir de ön yargılar var tabi.
En başta güven duymanı engelleyen şeyler ki bu genellikle yaşanmışlıklara dayanır.
Başından kötü bir olay geçmiştir, insanlara güvenmemeyi seçersin.
Çok güvendiğin biri seni sırtından bıçaklamıştır, herkese önce kalkanını gösterirsin.
Mesela benim...
Hep duvarlarım vardı, hep.
Kolay kolay güvenemem insanlara, kolay kolay indirmem yelkenlerimi.
Neden bilmiyorum yapamam.
Ki hayattan daha az yara almanın yolu buymuş ben farkında olmadan bunu keşfetmişim ama değerini yeni anlıyorum.
Zira belki de ilk defa birine duvarsız gitmiştim, tamamen kendim olarak.
Sonra yere öyle bir çakıldım ki, hala tam anlamıyla toparlanamadım.
Yani insanlara önden güvenmek, iyice tanımadan inanmak, duvarsız kalmak, kötü şeyler bunlar.
Ki zaten bir insanı ne kadar iyi tanıyabilirsin ki?
Yeri geliyor annemizi babamızı tanıyamıyoruz, elin oğlu neler yapmaz?
Öyle.
Güvenmek, güvenebilmek, insanların güven dolu ilişkiler yaşayabilmesi güzel şey de...
Bulabilene, yıkılmadan durabilene...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder