Klasik bir insanım ben,
Klasik hikayeler severim...

Çarşamba, Mayıs 26, 2010

"Ben"in Masalı

Bugün bir masal yazmak istedim kahramanı “ben” olan. Beyaz atlı bir prens beklemeyen, aynanın ona en güzel olduğunu söylemesini istemeyen, prensin gelip onu öpmesini ummayan “ben”.

Neden her masalda sihirli bir şeyler olmak zorunda?

Normal insanların da masalları olamaz mı?

Bugün kahramanı “ben” olan bir masal yazmak istedim. Çok mu zor bunu istemek? İstememek mi gerek? Bilemedim.

Ama ben yine de “ben” in masalını yazacağım. Bu konuda inatçıyım. Siz de okumak için buradaysanız eğer; okuyacaksınız! Üzgünüm…

Bir gün bir “ben” varmış derslere girmekten çok sıkılan. “Ben”in bu hafta son okulda son haftasıymış. Bu “ben”, sevgilisiyle de biraz atışıkmış. Ve final sınavları yaklaştığı için tüm gerilimler birikmiş. “Ben” bu yüzden kendini çok baskı altında hissediyormuş. Araları limoni olan sevgilisine bile derdini anlatamıyormuş. Kendini açıklama yeteneğini kaybetmiş. “Ben” bazen çok bunaldığında ağlamak istiyormuş ve ağlayamıyormuş. Bu “ben”in hayatındaki en acayip dönemmiş. Çünkü “ben”in hisleri öyle acayipmiş ki bu aralar, “ben” ne yapacağını bilemiyormuş.

Peki “ben” bundan sonra ne yapmalı?

Salı, Mayıs 25, 2010

Soru İşareti?

Ne yapmak gerek?

Gülmeyi yeniden öğrenmek için ne yapılması gerek?

Yaşamaya bir şekilde devam ediyoruz o tamam da, yaşarken aynı zamanda eğlenebilmek için ne yapmak gerek?

Hayatın çelme çakmasını engellemek için daha ne kadar hızlı koşmak gerek?

Üzerine yüklenen tüm o yükleri bir köşede bırakabilmek için yüklerin daha ne kadar artması gerek?

Hayata yeniden başlamak için hangi noktadan itibaren silmek gerek?

Ağlamaktan yorulup gözyaşlarının tükenebilmesi için daha ne kadar gözyaşı dökmek gerek?

Peki ya ağlayamıyorsan artık?

Tekrar ağlamayı öğrenebilmek için daha ne kadar acı çekmen gerek?


Pazartesi, Mayıs 24, 2010

ZEHİR...

Uzandım yatağın başucundaki telefona. Önce sen arıyorsun sandım. Sonra fark ettim ki kapatmayı unuttuğum alarmmış. Oysaki uyumakta ne kadar zorlanmıştım. Nerden çaldı ki şimdi bu alarm? Ümitsizce uyumaya çalıştım tekrar. Olmadı. Kalktım. Mavi bir ışık aydınlattı olayı. Yanıp yanıp söndü. Açık kalan bilgisayarın ekranı karanlıktı ama mavi ışığı yanıyordu. “Mail gelmiş” diye heyecanla koştum. Hemen maillerimi kontrol etmeye başladım. Her yerden vardı da, bir senden yoktu.

Tekrar yatağa yöneldim. Hiçbir yere gidesim gelmiyordu. Sadece uyumak istiyordum ama onu da yapamıyordum. 3 gündür damla gözyaşı dökmememe rağmen içimde bir kor vardı. Nefes alamıyordum. Tıkandıkça kalkıp spreyimi sıkıyordum. Oysaki günde 1 kere demişti bana doktor. Doz aşımı ne yapabilir acaba diye düşünmekten kendimi alamıyordum. 

Arkamı döndüm her şeye. Düşündüm. Düşündüm. Düşündüm. Yok. Bir çıkış yolu yok. Mutlaka vardır bir yerlerde ama o kadar uzakta ki herhalde. Hiçbir ışık görünmüyor.

Sonra tekrar telefon çaldı. Yine heyecanlandım. Ama yine alarmdı. Üçüncüsü de çalmasın diye kapattım alarmları. Sonra diğer telefona yöneldim. Ondaki alarmları da kapattım. Kimse rahatsız etmesin beni diye bilgisayarı da kapattım. Ev telefonunun fişini çekip kapı zilinin kablosunu kopardım.

Yavaşça odama gelip günlerdir başucumda duran ilaç kutusunu yere devirdim. “O kadar aciz değilim!” dedim kendime bağıra bağıra. Yere çöküp çığlık ata ata ağladım. 3 gündür biriktirdiğim her şeyi dışarı attım. İçimde hiç bir zehir kalmaması için her şeyi dışarı attım.

Sonra yatağıma geçip uyumayı denedim yeniden. Bu sefer gözlerim kapanabildiler nedense. Uyuyabildim.

Tek ihtiyacım zehri yok etmekmiş. Daha önce neden fark edemedim? …

Pazartesi, Mayıs 03, 2010

Gölge Avcıları

Duydum. Etrafta çok söylenti var. Birileri yakalıyormuş insanların gölgelerini. İnsanların karanlık yüzleri kalmasın diye. İyilik yaptıklarını zannediyorlarmış. Kimsenin gölgesini onda bırakmıyorlarmış. Şimdi gölgem ve ben dışarı çıkmaya korkuyoruz. İstemiyorum ondan ayrılmak ben. Vermek istemiyorum onu kimselere. Benim olan bir şeyi neden benden alsınlar ki?

Ama hissedebiliyorum. Buradalar. Kapının önündeler. Dışarı tek bir adım attığımda onu benden alacaklar. Bu yüzden korkuyorum. Kendimi eve kapattım.

Tüm ışıkları yaktım. Gölgemin benimle olduğundan emin olmak için. Gece gündüz fark etmiyor. Işıklar hep yanıyor.

Karanlık yüzüm hep bende kalsın ki aydınlık olmayı daha kolay öğreneyim. Onu vermek istemiyorum.

Ama geldiler. Kapının önündeler. Beni rahat bırakmayacaklar gölgemi almadan.

Ne yapmam gerekiyor?

Bana yardım edin…