Klasik bir insanım ben,
Klasik hikayeler severim...

Perşembe, Temmuz 07, 2011

Güneş buralara hiç doğmamıştı belki de...

Gökkuşağım vardı benim.
Baktığımda huzur bulduğum, rengarenk gökkuşağım.
Şimdi baktığım her yer karanlık.

Yağmuru senle sevmiştim ben.
Yağmurdan sonraki o toprak kokusunu.
Şimdi her yerde bulut var kara kara, ama yağmur sadece gözlerimde.

Rüyalar seninle güzeldi bende.
Seni gördüğümde huzurlu uyanırdım sabahlara.
Şimdi senle tüm rüyalar kabus gibi, geceleri uyku girmez oldu gözlerime.
Haliyle sabahlar gelmek bilmedi bir türlü...

Oysa ben yara bandın olmak istememiştim.
Yeni bir başlangıç olmak istemiştim.
Senin de bende yaralar açacağını bilemedim.

Şimdi bambaşka yollara savrulduk ikimiz de.
Ya da ben savruldum sayende..
Sen zaten savrulmuş olduğun yolda ilerliyordun belki de.

...

Olmadığım gibi davranamam ben.
Sahte bir maske takıp etrafa gülücükler saçamam.
Yeri geldiğinde sevincimi paylaşırım, yeri geldiğinde hüznümü.
Yeri gelir nefret ederim.
Yeri de gelir çok severim.
Kimi zaman da çok ağlarım.
Sonra geçer ama.
Bir süreklilik yok hayatta.
Her şey bir gün geldiğinde bitiyor.
Yaralar kapanıyor.
Sadece izleri kalıyor, baktıkça hatıraları canlandıran.
Ama yaralar elbet kapanıyor.
"Zaman" akıp gittikçe, acılar da diniyor.
İnsan neleri sindiriyor, neleri unutuyor.
Ya da unuttuğunu sanıyor.
Ama en azından gömüyor biryerlere...
Ve alışıyor insan, böyle de yaşamaya...
Alışkanlıklar kolay elde ediliyor.
Zaten zor olan alıkşanlıklardan kopabilmek değil mi?
Birine alıştığın için ondan ayrıldığında bu kadar koyuyor.
O yüzden ne sen kork ne de ben.
Sen de alışırsın kendi yaralarını sarmaya.
Ben de alışırım kendi yalnızlığımla boğuşmaya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder