Klasik bir insanım ben,
Klasik hikayeler severim...

Cuma, Mayıs 10, 2013

Mesela

24.04.2013
Laboratuvar
18:15
Mesela diyorum;
Otursak sessiz bir köşede
Sadece nefes alış verişimizi dinlesek.
Gözlerimiz birbirine odaklı, öylece baksak birbirimize.
Zaman kavramını yitirse, saatler geçse de olur geçmese de...
Belki biraz dalga sesi, gün batarken tepelerde...
Ellerimiz, ellerimiz kenetlense sadece kendi ellerimize...

Yorgun

24.04.2013
Laboratuvar
Bazen ne yapsam da sessizlikten kurtulsam diye düşünürken buluyorum kendimi.
Sonra geçiyor.
Gözlerim aramıyor artık herhangi birini eskisi gibi.
Sevdaya pes etmiş bir gönül belki de bendeki.
Yılgınlık değil, bıkkınlık hiç değil, pes etmişlik bu.
Sonunu görebildiğim sevdalara girmemek yeni bir felsefe olmuş belki de.
Yorgunluk, dinlenince mi geçer üzerine gidince mi?
Ben bilmiyorum.
Gel sen çöz beni...

Saçmalamaya Yetişememek...

02.04.2013
Laboratuvar
15:12
Kelimelerin kağıda dökülüş hızı
Kalemin kağıda değdiği anda geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini bilmesi
Beynimdekilerin kalemimden hızlı akıp gitmesi,
Benim buna yetişememem.
Benim hep o aynı yerde, aynı kağıtla, aynı kalemlerle saatlerce beklemem ve ilhamın hiç gelmemesi.
Zamanın amansızca akıp gitmesi
Ruhumun zamansızca kirlenmesi
Büyümek, büyümek, büyümek istemek
Çocuk kalan ruhun yetişkin bedende sıkışması.
Çocuk kalmak 
Hep çocuk kalmak
Hep, hep, hep..
Ansızın düşen yapraklar misali
Ağlamak.
Gözyaşlarının haddini bilmemesi
Gereksizliğin en ötesi, en ötesi
Neredeyim ki?
Orda, burda, her yerde, hiçbir yerde.
Ne yerde, Ne gökte
Arada
Sıkışmış dört duvar arasında...

Alışkın Değilim Sana Ben...

02.04.2013
Laboratuvar
14:10
Yağan yağmurun sesi,
İliklere işleyen soğuk.
Sessiz sessiz süzülen damlalar...
Kalbimin gümbürtüsü
Heyecanın dorukları
Ve sen...
            Gelirsin de aniden..
            Saçmalarım ben.
            Gelme genelde sen.
            Alışkın değilim gelmelerine ben.
Yağmurlarda yürümek,
Toprağın kokusunu ciğerlerine çekmek..
            Yine de gelme sen.
            Alışkın değilim gelmelerine ben.
Gidilebilinecek en uzak diyarlara gelirim de, 
Sesimin tınısını kontrol edemem.
Sana "Seni Seviyorum" diyemem.
            Yok, yok, gelme sen
            Alışkın değilim gelmelerine ben.
Sabahın üçü beşi bana fark etmez de,
Yağmurun güneşe göz açtırmaması,
Güneşin buna hiç aldırmaması fark eder.
Belki de sadece bu fark eder.
Şu fani dünyada güneş hep gizlenecekse kara bulutların ardına
İşte bu fark eder.
Yağmur ileride bir gün elbet diner.
Peki ya hiç ortaya çıkmazsa güneş?
Peki ya hiç gelmezse karanlık?
O zaman yüreğinin sesini kim dinler?
Sorarım sana, sebepsizce bundan sonra kim sever?
Peki ya sen?
            Ya sen aniden gelirsen?
            Yok.. Bırak.. Gelme sen!
            Alışkın değilim gelmelerine ben...


(Laboratuvarda bi ara karalamışım bunu, biraz beğendim biraz beğenmedim ama yazdım buraya yine de işte...)