Klasik bir insanım ben,
Klasik hikayeler severim...

Salı, Nisan 26, 2011

"Seviyorum merkez" -Anlaşılmadı tamam!

Ben az birazcık da olsa kendimden eminim de.
Senden emin olamıyorum ki gelip açılayım sana.
Gerçi emin olsam açılmanın ne anlamı kalır onu da bilmiyorum ya.
Sonuçta bir şeyden eminsen gider hemen söylersin her şey biter.
Bu kadar beklenilmez.
Zaten bazen öyle bir noktaya geliyorum ki iç dünyamda.
Sana deli gibi söylemek istiyorum hislerimi.
Sonra geçiyor o.
5 dakika içinde duygularım öyle çok değişiyor ki.
Bir diyorum "o da beni seviyor eminim!".
Sonra diyorum ki "saçmalama sevse o da bir şeyler yapar".
Duruyorum öyle.
Sonra diyorum ki "belki de o bir şeyler yapıyor da sen anlamıyorsun, ya da anlayamıyorsun".
Oysa ki ben elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum.
Gerçi sen ne kadar beni anlıyorsun orasını bilemiyorum ama...
Ya da anlıyor musun ki?
Oysa anlasan, senin de içinde bir şeyler olsa da, hayat bayram olsa...
...
O kadar karmaşık ve yoğun ki duygularım.
Karmaşıklığı tamamen seni çözemememden.
Yoksa ben kendimden eminim, seni sevdiğimden, ve seni hiç bir şekilde kaybetmek istemediğimden.
Ama işte sen...
Sen ne hissediyorsun, ne düşünüyorsun, ne yaşıyorsun iç dünyanda bir bilebilsem...
Gerçi bildiğimde iyi şeyler olmayacaksa acaba bilmesem mi diye de düşünmeden edemiyorum...
Kulaklarımı kötü şeylere tıkamak, güzel şeyler yaşamak istiyorum.
...
O değil de ben "Seviyorum Merkez"!!!

Cumartesi, Nisan 23, 2011

Yoruldum ama ben yıpranmaktan!

Neden böyle oldum ben!
Bilmiyorum!
Korkuyorum!
Seviyorum!
Sevmekten korkuyorum!
Onun beni, benim onu sevdiğim gibi sevmediğini hissettiğim için korkuyorum belki de.
Bütün gün ağladım!
Bütün gün!
Sürekli düşündüm!
Bir kalıba oturtamadım!
Anlamadım hiç bir şey!
Anlatamadım da.
Zaten bu ara her şey çok saçma hayatımda.
Bilmiyorum ya!
Bilmiyorum!
Beynimdeki bu belirsizlik devam ettikçe ben huzuru hiç bulamayacakmışım gibi geliyor bana.
Sadece beynimde de değil, kalbimde, ruhumda.
Yıpranmaktan yoruldum ben artık.
İnsanlar yıpratmasınlar beni.
Oynamasınlar duygularımla.
Kırmasınlar kalbimi.
Yoruldum ben artık ya!
Çok yoruldum.
Huzuru, mutluluğu ve aşkı istiyorum!
Eğer gelmeyeceklerse de bana, geliyormuş gibi yapıp kalbimi kırmasınlar lütfen!
Bu gün o kadar çok ruhum daraldı ki!
O kadar çok nefret ettim ki yaşamaktan!
O kadar yani!
Ben artık dinlenmek istiyorum ya!
Ben artık beni güldürecek, bana huzur getirecek birini istiyorum!
Çok şey mi istiyorum?

Çarşamba, Nisan 20, 2011

İçimdekileri dökemiyorum kelimelere, Olamaz mı? Olabilir!...

Öncelikle;
Hayat gerçekten benimle oyun oynuyor.
Bunu kabul ettim artık.
Bir gün güzelse her şey, ertesi gün bombok edebiliyor.
Bilgisayarımın yeniden bozulmasıyla kardeşimin bilgisayarını ele geçirmiş bulunmaktayım.
Tabi ondan alabildiğim sürece.
...
Sonralıkla;
Sürekli aynı şarkıları dinliyorum.
Mutlu oluyorum, gülüyorum falan.
Sonra ara ara efkar yapıyorum, sonra yine gülüyorum geçiyor.
Psikolojim nasıl bir halde tahmin bile edemezsin yani.
Mesela dün gece deli gibi yazı yazma isteğim vardı.
Aldım kağıdı kalemi elime, yazamadım.
Durdum.
Bekledim.
Dökülmedi kelimeler.
Şimdi içimde var bir şeyler yazmak için ama, onlar da dökülemiyor bir türlü.
Kelimeler anlamlarını yitiriverdi bir anda.
Bilmiyorum neden.
Bu aralar bir çok şeyi bilmiyor olmak da ayrı bir can sıkıcı husus zaten de, neyse.
...
Okul da giderek zorlaşacak zaten.
Şimdi işin gücün yoksa otur birebir ezber yap.
Yine mezun olamama ihtimali.
Yine her şey boktan işte.
Biraz güzel şeyler yaşamayı hakketmiyor muyum ben ya?
Belki bir gün ben de güzel şeyler yaşamaya başlarım yeniden hayatımda...

Pazartesi, Nisan 18, 2011

Ben bazen çok sıkılabiliyorum...

Yazmak istediğim çok şey var da, bir şey var esas, nasıl kelimelere dökeceğimi bilemiyorum.
İçimden geçenleri nasıl anlatacağımı bilemiyorum.
Aslında anlatmak istediklerimi doğru şekilde aktarabileceğimden emin değilim, bu yüzden anlatamıyor olabilirim.
Gerçekten bilemiyorum.
Kafam artık karışık değil.
Sadece korkuyorum ama, korkum tamamen kendimle ilgili.
Duvarlarımı yıktım ilk defa.
Neysem oyum ilk defa, maskesiz.
Ne hissediyorsam onun arkasındayım ilk defa.
Arkasında olmaktan korkmadan hem de.
Olay hayallerin gerçekleşip, gerçekleşmemesi değil.
Korkum hayallerimin gerçekleşmeyecek olması da değil.
Kendimden korkuyorum ben.
Savunmasız kalmış olmaktan.
...

Kitlendim.
Yazamıyorum.
Neden böyle oluyor?
İçimden geçenleri neden hissettiğim şekilde aktarmaktan çekiniyorum.
Bu sefer "sabır" kelimesinin anlamına yükleniyorum.
Bekliyorum.
Neyi beklediğimi bilmeden hem de.
Sadece "mal" gibi durup bekliyorum.
Neler olacak bilmeden, ne yapacağımı bilmeden...
Bekliyorum işte.
...

Bu aralar yine hem iyi hem kötü şeyler aynı anda oluyor.
Hayat aklı sıra denge kurduğunu sanıyor.
"Mutlu musun sen? Al sana kötü haber.."
Resmen benimle oynuyor.
...

Sıkıldım ben!
Çok sıkıldım!
Bir şeyler artık değişsin istiyorum...
Umarım çok yakında bir şeyler gerçekten değişir...

Pazar, Nisan 17, 2011

Ben şimdi bekliyorum ya seni, bence sen duy artık beni...

Yanıp sönüyor ışıklar durmadan bu gece yine.
Bana anlamsız gibi gelen ama bir sürü anlam yüklü işaret dolanıyor etrafımda.
Bunların farkına varıp da hayata yeniden başlamalıyım aslında.
Ama varamıyorum.
Uzanıp da tutamıyorum elinden.
Çünkü korkuyorum.
Belki işaretleri yanlış yorumluyorum, belki de doğru olmasından korkuyorum.
Bilmiyorum.
Ama yanıp sönüyor ışıklar durmadan bu gece.
Ben olup bitenlere hiç bir anlam yükleyemiyorum.
Hiç bir şeyden emin olamadığım gibi, kendimden de emin olamıyorum.
Acaba ben ne istiyorum?
Acaba ben neden çekiniyorum, ya da kaçıyorum?
Kendimi çok yaşlı hissediyorum.
Ruhum çökmüş, yorulmuş...
Artık yeni bir hüsrana atılacak hali kalmayan kalbim yıpranmış.
Doğru zamanda doğru kişiyi bekliyorum.
Beyaz atlı prensimi bekler gibi.
Ama beklediğinde gelmiyor onlar, bunu hayat öğretti bana bir çok keresinde.
Zaten gelenlerin de atı beyaz değildi ve gittiler.
Ben şimdi bekliyorum ne beklediğimi bilmeden.
Gelen yine mi gidecek, yoksa bu kez benimle sonsuza dek mi kalacak?
Bilemiyorum.
Ama ben yine bekliyorum işte.
Zaten sürekli bir şeyler bekliyorum ben de.
Adım atmaktan korkan şu beden, sürekli beklemekte.
Neyi, kimi, neden beklediğimi bilmeden bekliyorum sadece.
Gelen ya tamamen kalacak bu sefer, ya da yine gidecek geldiğince.
Ya da ne gelen olacak buralara, ne de giden.
Ben yine sadece bekliyorum işte.
Sıkıldım halbuki beklemekten delice.
Öyle delice ki hem de, bir an önce atılmak istiyorum bir şeylere.
Ama sonra korkularım geliyor yine gözümün önüne.
"Bu sefer" diyorum, "bu sefer sıra beklemekte belki de".
Sonra duruyorum, durduruyorum kendimi.
Başlıyorum yeniden beklemeye.
Ama görüldüğü üzere ne gelen var önümde ne de geçip giden.
Şöyle bir bakan bile yok.
Beklerken asla bilemeyeceğim bir çok fırsatı kaçırıyorum belki de.
Ama ben bu sefer sabretmeyi, beklemeyi seçiyorum işte.
Elbet beklenen beklendiğinin farkına varacak da yola çıkacak işte.
Umut ediyorum, hayal ediyorum.
Ve beklemeye devam ediyorum.
Belki bir gün sesimi duyar da gelir diye...

Perşembe, Nisan 14, 2011

Aşık olmak bazen saçma bir şey olabiliyor...

Aşkın ulaşacağı son noktayı düşündüm de az önce.
Tanışırsın, aşık olursun, gezersin, güzel anlar paylaşırsın, öpüşürsün, sevişirsin. Sonra?
Sonrası yok işte.
Ulaşabileceğin en uç nokta bu.
Bu tarz bir yazı okumuştum linkleri şu ve şu.
Ama öyle.
Ötesi yok.
Neden aşık oluyoruz ki?
Ne gerek var yani?
Birinden hoşlanıyorsun, hatta aşık oluyorsun, sonra;
Ya o senden hoşlanmıyor olay orada kalıyor,
Ya her şey yolunda gider gibi oluyor, sonra ilişki içeride bir yerde tıkanıp kalıyor,
Ya da tüketilebilecek her şey tüketiliyor ilişkide.
Geriye hiç bir heyecan kalmıyor.
Yine bitiyor.
Hangisi en az can acıtanı?
Başlamadan biten mi yoksa her şey tükendikten sonra biten mi?
Bilmiyorum.
İkisinin de acısını yaşadım farklı farklı.
Birbirleriyle alakası yok belki ama, yükleri aynı be.
Birşeyler yaşadıktan sonra bittiğinde yitirdiğin yıllara ağlıyorsun, paylaştığın güzel anılara.
Birşeyler yaşamadan bittiğindeyse yaşanmamışlıklara...

İki ucu boklu değnek yani..

Merak ediyorum da, cidden yok mu filmlerdeki, kitaplardaki, şarkılardaki gibi sonsuz aşk, sonsuz mutluluk?

Çarşamba, Nisan 13, 2011

Sınavlar bitsin, ilhamım geri gelsin, bence gelsin...

Canım deli gibi yazı yazmak istiyor ama, kelimeler toparlanıp da bir araya gelemiyor. Sonra bu da benim canım sıkıyor. Yarın son. En azından şimdilik. Son sınavımı da atlattım mı derin bir oh çekmeyi düşlüyorum. Tabi sonrasında bizim gitti diye sevindiğimiz ama geri dönerek mezun olma hayallerimizi yine yıkan lanet adam yüzünden daha stres dolu günler başlayacak ya,o ayrı. Şu aralar tek stresim yarınki sınav. O da bitsin gitsin, rahat olsun içim artık.

Bir de hayatımda garip şeyler oluyor, ya da olmuyor. Henüz bilmiyorum. Ama garip şeyler oluyormuş gibi oluyor da olabilir. Evet kafam çok karışık. Hatta ciddi ciddi karışık. Neyse bu konuda daha sonra uzuuuun bir yazı yazabilirim belki, umarım, sanırım.

Yine unuttum kafamda topladıklarımı. İlhamım nereye kaybolduysa geri gelsin bence. İçimi dökemeyince rahatlayamıyorum çünkü ben.

Zaten bu ara habire burnum da kanıyor. 

Neyse...