Klasik bir insanım ben,
Klasik hikayeler severim...

Perşembe, Nisan 22, 2010

Kırmızı Bir Gül...

Elimde kırmızı bir gül var…

- Ben sevmem kırmızı gülleri. Klasik her kutlamada hediye edilirler. Beyaz ve pembe de öyle. Hâlbuki kimse fark etmez sarı güllerin güzelliğini. Bir de “ayrılık” anlamını yüklemezler mi? Deli ediyorlar beni.-

Bu gül nerden geldi ki benim elime? Kim tutuşturdu ben farkında olmadan? Hatırlamıyorum. Ama şimdi elimde bu kırmızı gülle yürüyorum durmadan. Ardıma bakmadan. Nereye gittiğimi bilmiyormuşçasına yürüyorum. Neyse ki aradığım yeri bulmam çok zor olmuyor. Sessizce açık olan kapıdan içeri giriyorum. İçeride gürültüler var. Kahkaha seslerinin arasında ilerliyorum. İnsanlar gülüyor ama aslında içlerinde derin bir hüzün var. Hissedebiliyorum. Ardımda kalan herkes gözlerini elimdeki kırmızı güle dikiyor. - Benden beklenmeyecek bir hareket çünkü elimde kırmızı bir gül olması.- Sessizce merdivenlere yöneliyorum. Biliyorum ki yukarıda beni bekliyor. Odadan içeri sessizce giriyorum. “Nerde kaldın?” diyor bana sesinin son damlasıyla. “Geldim işte” diyebiliyorum sadece, “Geldim”. Elimdeki kırmızı güle bakıyor. Gülümsüyor. “Getirmişsin” diyor. O an hatırlıyorum işte elimde neden kırmızı bir gül var. Onu nerden, neden aldım? Hepsi tek tek aklıma geliyor. “Evet” diyorum “Getirdim”. Usulca eline bırakıyorum kırmızı gülü. Sakince kaldırıp elini, son bir kez kokluyor. Ve gözlerini ebediyen kapatmadan önce “Sonunda kavuştuk” diyor, “Sonunda kavuştuk”. Ve ben arkamı dönüp çıkıyorum odadan gözyaşları içinde.

Kırmızı güllerden artık daha çok nefret ediyorum bu sayede. Çünkü o son nefesinde dahi beni değil onları bekliyor. Aslında beni hiç sevmediğini bir kez daha anlıyorum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder