Klasik bir insanım ben,
Klasik hikayeler severim...

Salı, Ağustos 24, 2010

Arınamama...

Saat sabahın bilmem kaçı.
Daha gün doğmadı aslında.
Sana bu satırları yazarken aklımdan neler geçiyor bilemezsin.
Önce seni terk ediyorum.
Diyorum ki "bitti".
Sonra olmaz deyip, sana olan aşkımı dile getiriyorum.
Daha sonra kızıyorum sana, bu zamana kadar bana ettiğin eziyetler için.
Bir 5 dakika sonra özür diliyorum senden saçmaladığım için.

Kısacası çok karmaşık duygular biriktiriyorum benliğimde sana dair.
Hatta bazen, pembe rüyalar görürken bizimle ilgili, aniden kararıyor etraf.
Güneşsiz kaldım zannederken yağmur başlıyor ve gök kuşağı beliriyor etrafımda.
Senin varlığın bile tüm renklere, tüm duygulara bulanmama yetiyor.
Oysa senden önce sadece beyazdım ben.
Saftım.
Bulaşmamıştım.
Oysa şimdi cıvıl cıvıl tüm renkler var, yanında balçık ve siyahlarla...

Her şeyi tattım seninle de, Beyazlarımı kaybettim ona yanıyorum.
Beyazlarıma renk bulaştı, ne yaparsam yapayım temizlenemiyorum.
Artık ben saflığıma geri dönemiyorum.
Kirlendim...
Renklendim...
Geri dönemiyorum...

Pazar, Ağustos 22, 2010

Gidenin Ardında Kalan...

28/07/2010

Dün onu kaybettim. 
Gitti. 
Ellerimin arasından uçup gitti. 
Bir daha asla geri dönmeyecek biliyorum. 
Dönemeyecek. 
Asla omuzuna yaslanamayacağım tekrar. 
Sarılıp uyuyamayacağız birlikte. 
Çünkü o dün gitti. 
Beni terk etti.
Benliğimde açtığı kocaman boşluğu bana bıraktı, içimden kendini çekti ve gitti. 
Uykusuz gecelerime yenilerini ekledi. 
Beni onsuzluğa mahkum etti. 
Rüyalarımı kabusa çevirdi ve gitti. 
Bana hiçbir şey bırakmadı kendinden. 
Ya da öyle zannetmemi istedi. 
Oysa o içimden kendini aldı zannederken, kalbime kendini ilmek ilmek işlemişti. 
Kendini söküp aldığını umarken, benden asla kopamayacağını bilemedi. 
O benim kaderimdi. 
Beni bırakıp hiç bir yere gidemez! 
Bunu hiç düşünemedi...

(Okuduğum bir kitabın etkisindeyken yazdığım bir yazıydı.)

Cuma, Ağustos 20, 2010

Ben de Gittim Artık Senden

Yağmurda yürümeyi ne zaman sevdim hatırlamıyorum...
Ne zaman bulutların arkasından gülümseyen güneşi benimsedim, unuttum...
Oysa her şey daha dün başlamış gibi hayatımda.
Sanki sen daha dün gitmişsin de, ben senin yokluğunu bir ömür boyu hissedecekmişim gibi.
Ama aradan yıllar geçti gitti su gibi.
Evet çok acı çektim yokluğunda, doğru.
Ama her güzel şeyin bir sonu olduğunu bildiğimiz gibi, kötü şeylerin de bir sonu olduğunu unutmamamız gerekiyormuş.
Bak! Unuttum ben seni de...
Sensiz geçen geceleri unuttum.
Sensizliğin acısını kalbimden, beynimden, benliğimden atmayı başardım.
Bak! Ben ağlamıyorum artık.
Gözlerim kurudu.
Yağmurlardan korkmuyorum artık.
Sonbaharı seviyorum.
Ama artık seni sevmiyorum...
Unuttum seni sildim...
Canım yanmıyor bu satırları bile yazarken.
Gözlerim dolmuyor, için kanamıyor, ruhum sıkılmıyor.
Bak! Ben seni içimden söküp atabilmeyi başardım.
Gözlerim her tarafta seni aramıyor artık.
Kendimi kandırmıyorum artık döneceksin diye.
Bak! İçimdeki yangını söndürdüm ben...

Peki ya sen?
Sen başarabildin mi tüm bunları?
Sen anılarınla yüzleşebildin mi?
Sen bensizlik diye bir acının tadına varabildin mi?
Oysa sendin giden, beni benden eden...
Ben de gittim şimdi senden...
Kendimi hiçbir şeyden mahrum etmeden...
Acımı da yaşadım, hüznümü de, aşkımı da, nefretimi de...
Oysa biz gittik şimdi tümden.
Tükendik.
Yıprandık, parçalandık.
Yitip gittik kendimizden...
Hem de bunu hiç istemeden...

Salı, Ağustos 17, 2010

Sen Aslında Bir Korkak Değilsin...

Kime daha fazla güvenebileceğini nasıl bilebilirsin ki?
Eğer yeterince gözlem yeteneğin yoksa ya da hislerin yeterince kuvvetli değilse.
İçinde büyüyen güvensizlikle daha nereye kadar idare edebilirsin ki yaşamaya?
Kaçmak için fırsatın varken kime doğru kaçabilirsin?
Gerçekten kim düşmanın?
Bunu görebiliyor ya da hissedebiliyor musun?
Peki ya ne zaman gerçekten sevdiğini kabul edeceksin?
Ya da önce sen, kendin ne zaman sevdiğinden emin olacaksın?
Ya da sevdiğin için pişman mı olacaksın?
Peki sevdiğinin seni sevdiğinden emin olduğun kadar, senin ona olan sevginin gerçekliğinden ne kadar emin olacaksın?
Ya da kendine gerçekten güvenmeyi ne zaman öğreneceksin?
Hatta yaşamayı ne kadar çok istediğini ama bundan kimin için vazgeçtiğini ne zaman fark edebileceksin?
Korkuyorsun, ki bu çok normal.
Ama sonucunda mutlu olmayacağını nerden biliyorsun da atılmaktan çekiniyorsun?
Haydi kalk!
Silkelen!
Kendine gel!
Unutmaman gereken bir şey varsa; o da şu an asla pes etme zamanı olmadığıdır.
Savaşmaktan sakın kaçınma.
Zaman bu zamandır!

Çarşamba, Ağustos 11, 2010

Karmaşa...

Zor zamanları olabiliyor insanların. Zor anlar, zor hisler zor yaşamlar…
Ama kim dedi ki bize her şey çok güzel olacak, her şey kolay olacak diye?
Daha en başında hayatı seçme hakkına sahip değilken, hayatın kolay olmasını nasıl bekleyebiliriz ki?

+ Gerçi hep zor mudur hayat?
- Değil.
Kolay anları da vardır elbet.
Vardır da ne kadardır? Ya da var mıdır gerçekten?
Ruhum öyle çok dalgalandı ki bu aralar, huzursuz kaldım. Tekrar huzur arar oldum.

+ Buldum mu?
- Belki.
Henüz bilmiyorum. Bekleyip göreceğiz.
Zor ve sancılı bir dönem yaşıyoruz.
Sevgi hep var da… Aşktan söz edemiyoruz.
Yaralıyız. Ama yine ellerimiz birlikte.
Kalbimiz yan yana.

+ Huzur bu mu?
- Bir nevi
Hayatın anlamsızlığına karşı biz fazlaca anlam yüklüyüz.
Ruhumuz dalgalı ama, ne istediğini biliyor.
Kalbimiz bazen kırık ama, onarılabiliyor.
Ateşimiz belki sönmüş ama, bu çakmağın kimde olduğuna bağlı.

+ Hayat anlamsız mı ?
- Hayata bir anlam yüklemek mantıklı mı?

Yaşıyoruz ya işte;
Öylesine…

Cumartesi, Ağustos 07, 2010

Farkındalık...

Not:13 gerçekten uğursuz mu?

Ne istiyorum biliyorum sanıyordum. 
Sevgilim olsun, işim olsun, sonra evlenelim evimiz olsun, boy boy çocuklarımız olsun, mutlu mesut bir hayatımız olsun…
Peki gerçekten istediğim bu muymuş?
Yok. 
Ben huzur istiyormuşum daha çok. 
Genel olarak bunun için uğraşıyorum zaten. 
Huzur bozulmasın diye yuttuğum çok şey oldu bu zamana kadar. 
Ama sanırım sınırlarımı zorladım artık. 
Bitti. 
Tükendim.
Ruhen yıprandım, yoruldum. 
Anladım ki ben başkasının huzuru kaçmasın diye kendi huzurumu hiçe sayıyormuşum.
Peki şimdi buna ne gerek var?
Neden huzurumu kaçırıyorum kendim?
Değişmek çok mu zor bu saatten sonra?
Bilmiyorum.
Aslında korkularım var. 
Korkmasam, kendime güvensem çok daha kolay olacak her şey.
Daha kolay bitecek içimdeki huzursuzluk.
Yapmam gereken tek şey var. 
Ama işte bunu söylemekten bile korkuyorum…

Ne oldu benim hayallerime?
Ne zaman ben, ben olmaktan vazgeçtim?
Neden istediklerimi doğru şekillerde aktaramıyorum insanlara?
Neden kendimi zorlama bir şeyler yaşıyormuş gibi hissediyorum?
Kendimi toparlama zamanı çoktan gelmiş de geçiyormuş bile…
Artık bir adım ileri gitmenin zamanı…
Artık yeniden kendim olmanın zamanı...